Vladimir Putin, bazı ülkelerin dayattığı “yıkıcı neoliberal ideolojik politikaları” kabul etmeyen kişilerin Rusya’ya göç etmelerine izin veren bir kararnameyi imzaladı. Bu kişilerin geçici oturma izni alabilmesi için dil bilgisi, tarih veya hukuk sınavlarından geçmelerine gerek kalmayacak. Forbes dergisinin Rusça edisyonu için bir yazı kaleme alan Aleksey Makarkin, devlet başkanının çıkışın sonuç verip vermeyeceği sorusuna yanıt aradı:
“17 Eylül’de Rus hükümeti, bu programa katılabilecek 47 ülkenin listesini onayladı. Bu ülkeler arasında ABD, Birleşik Krallık, Norveç, İsviçre, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, AB ülkeleri (Slovakya ve Macaristan hariç), Ukrayna, Japonya, Güney Kore, Singapur ve Tayvan yer alıyor. Ancak listenin oluşturulma kriterleri açıkça belirtilmedi. Örneğin, bu ülkelerde LGBT haklarına dair çok farklı yasalar mevcut. Singapur’da eşcinsel ilişkiler hala yasa dışı kabul ediliyor, Bulgaristan’da ise evlilik birliği yalnızca bir erkek ve bir kadın arasında kabul ediliyor.
Bu liste, büyük ölçüde 2022 yılında Rusya tarafından onaylanan “dost olmayan ülkeler” listesinden türetilmiş görünüyor. Macaristan ve Slovakya listeye dahil edilmedi; çünkü her iki ülkenin liderleri de Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımları eleştiriyor ve Ukrayna konusundaki müzakerelere daha ılımlı yaklaşıyor. Her ne kadar bu ülkeler AB yaptırımlarına oy vermiş olsalar da, bu yaptırımlara pek gönüllü olmadıkları ve AB’ye mali bağımlılıklarının bir sonucu olarak hareket ettikleri göz önünde bulunduruluyor.
Rusya, tarih boyunca göçmenlere kapılarını açmış bir ülke. Ancak, bu tür büyük göç dalgaları genellikle belirli politik sebeplerle meydana gelmişti. Örneğin, 18. yüzyılda Çariçe II. Katerina döneminde binlerce Alman kolonist Rusya’ya göç etti. Bu kolonistler, tarımsal bilgi ve tecrübeleriyle Rusya’da başarılı bir şekilde yerleştiler. Ancak, 19. yüzyılın sonlarına doğru milliyetçilik ve modernleşme süreçleri bu kolonistlerin imtiyazlarının ellerinden alınmasına ve toplumsal olarak dışlanmalarına yol açtı.
Bir diğer büyük göç dalgası, 1920’lerde ve 1930’larda Sovyetler Birliği’ne gelen komünistler tarafından gerçekleştirildi. Bu göçmenler, komünist ideolojiyi benimseyen ve Sovyetler Birliği’nde sosyalist bir cenneti inşa etmeyi uman insanlardı. Ancak, bu göçmenlerin çoğu Sovyet bürokrasisine ayak uydurmakta zorlandı ve bir kısmı daha sonra Stalinizm’in baskıcı politikalarına kurban gitti.
Bugün Batı’dan Rusya’ya göç edenlerin sayısı oldukça az. 2022 yılında AB ülkelerinden 2 bin 387 kişi ve ABD’den 262 kişi Rusya vatandaşlığı aldı. Ancak, bu göçmenlerin çoğunluğu Rusça konuşan insanlar ya da Rusya vatandaşlarıyla evlenmiş bireylerden oluşuyor. Avrupa’dan gelen göçmenlerin büyük kısmı Almanya, Litvanya ve Letonya’dan geliyor. Son yıllarda küçük bir grup Batılı muhafazakar Hristiyan da Rusya’ya göç etmeye başladı. Bu kişiler, Batı’da meydana gelen sosyal değişikliklerden, özellikle LGBT haklarından ve eşcinsel evliliklerden rahatsız olan kişiler. Örneğin, ABD’nin Kansas eyaletinden gelen büyük bir Katolik aile, “Batı’daki ahlaki yozlaşmadan kaçmak için” Rusya’ya yerleşti.
Bu göçmenlerin bir kısmı, kırsal bir yaşam sürmek istiyor. Kendi evlerinde yaşamak ve çocuklarını devletin eğitim sistemine fazla müdahale olmaksızın yetiştirmek isteyen bu göçmenler, Rusya’daki yaşam tarzını kendilerine daha yakın buluyorlar. Ancak, Darwin’in evrim teorisinin okullarda okutulması gibi bazı eğitim konularında da Rus hükümetiyle fikir ayrılığına düşmeleri muhtemel.
Ancak, Batı’dan gelen muhafazakar göçmenlerin sayısının artması, Rusya’nın demografik yapısında büyük bir değişiklik yaratacak gibi görünmüyor. Eylül 2023 itibarıyla yalnızca 34 İngiliz ve yaklaşık 30 İtalyan, Rusya’daki diplomatik misyonlara başvurarak “liberal gündemden” bıktıklarını ve Rusya’ya yerleşmek istediklerini bildirdi. Çoğu Batılı muhafazakar, muhtemelen kendi ülkelerinde kalıp Donald Trump gibi sağcı liderlere oy vermeyi tercih edecek.
Bununla birlikte, bazı Batılı muhafazakarlar Rusya’da hayal kırıklığına uğrayabilir. Zira Rusya’daki gerçek hayat, onların hayal ettiği “ütopyadan” oldukça farklı olabilir. Ancak bu, birçok göçmenin karşılaştığı yaygın bir sorun.”